5 Aralık 2011 Pazartesi

en az 30 yıllık bir ev. 


en az 30 yıllık duvarlar. 


nice türk sanat müziklerini, nice halk müziklerini, nice klasikleri dinlemiş duvarlar. .


boşuna mı deriz 'duvarların dili olsa da konuşsa.' diye. hepimiz biliriz çünkü duvarların kulaklarının ve gözlerinin olduğunu. herkesten uzaklaşıp odanıza çekildiğinizde ağlamalarınızı dinleyen, yastığı sıkı sıkı ısırıp çığlıklarınızı bastırdığınızı görenler sadece duvarlar olur. nasıl ki siz karıncaların yuvalarına ekmek kırıntılarını taşımalarını izliyorsanız duvarlar da sizi izler, merak içerisinde.




insanlar gelir, insanlar gider, duvarlar izler. farklı hayatlara, farklı hikayelere şahit olurlar. ne hissettiğinizi de bilir onlar. çünkü odanızın içerisinde tek başınıza kaldığınızda sesler ağzınızdan değil, beyninizden çıkar. . 'duvarlarla konuşmak' dediğimiz şey bu iletişim değil midir zaten. yalnızlığınızı paylaşan duvarlar, mutluluğunuzu paylaşan duvarlar, öfkenizi paylaşan duvarlar. . sinirlendiğinizde en sevdiğiniz değerli eşyalarınızı onlara fırlatırsınız, mutluluğunuzu belgelediğiniz bir fotoğrafı da onlarla paylaşırsınız bir çerçeve ile beraber. bir şarkı keşfedersiniz, hayatınızın şarkısı belki, duvarlarınızla paylaşmışsınızdır ilk kez. . bir yazı yazarsınız, bütün öfkenizi anlatan bir yazı belki, o duvarlara okursunuz ilk kez. . bir film izlersiniz, hayatınızın filmidir belki, duvarlarınız da sizinle beraber izler. . 




sonra başka duvarlarla tanışacağınızı öğrenirsiniz. . o duvarların artık hayatınızda olmayacağını. . senelerdir sizi izleyen, siz ne izlediyseniz onları izleyen, siz ne dinlediyseniz onları dinleyen duvarların artık sizinle olmayacağını. . bir hüzün kaplar belki de içinizi, bu hüznü ilk kez o duvarlarla paylaşırsınız yine. .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder