10 Şubat 2012 Cuma

Eğreti.

Kadın aynaya bakarken, adam içindeki sesi bastırmak için çırpınıyordu.‘’ Sevmiyorum seni aynadaki kadın. Bu kızarmış gözlerini, yorgun bakışlarını, torbalanmış gözaltlarını, her an dökülmeyi bekleyen gözyaşlarını ve bu hüznünü sevmiyorum.’’

‘’Biliyor musun sevgilim, bazı günler kendim olmak istemiyorum.  Bazı günler bir başkasının penceresinden bakmak istiyorum yaşama. Bazı günler bezden bir bebek olmak istiyorum, bazı günler bilge bir kadın, bazı günler ev işleriyle uğraşmaktan yorgun düşmüş bir kadının düşünemez hale gelmiş beynine sahip olmak istiyorum. Düşünsene tek bir bedene yerleştirilmiş binlerce kadın, binlerce ben. Birimiz hep okur, birimiz şıpsevdi;  sevmeler, sevişmeler... ‘’

Kadının kelimeleri, adamın kulağına yankı halinde ulaşıyordu. Neden bu tür bir psikoloji oluşmuştu kadında? Hiçbir fikri yok. 

‘’Biliyor musun sevgilim, bazen kanepede otururken kendime şunları söylüyorum  ‘Seni sevmiyorum kanepedeki kadın. Uykusuzluğundan, korkularından, ağlamalarından ve bu üşümelerinden bıktım. Bu gömülüşünden nefret ediyorum. Seni terk ediyorum. Hemen şimdi… ŞİMDİ!’ Evet, bunları söylüyorum kendime, çıkıp gideceğim buralardan. Bu sokaktan, bu evden… ‘’

Adam sessiz, bir korku içinde… ‘’Acaba iç sesimi duyabiliyor mu? Yoksa içimden söylediğimi sandığım o cümleleri dışımdan mı söylüyorum?’’

‘’Biliyor musun sevgilim, hepimiz birer otostopçuyuz bu hayatta. İstisnasız, her insan… Bir rotamız var, ulaşmak istediğimiz. Bir yolda bekliyoruz, yardım için. Çünkü elimizde yeterince malzeme yok, ne bir araç ne de oraya ayaklarımızla varabileceğimiz güç var bedenimizde. Çünkü yol uzun…  Bekliyoruz yardım edecek olan kişiyi, ama dünya hâli ya bu, belki bizi gerçekten o rotaya ulaştıracak bir kişiyle karşılaşacağız, belki de bizi kendi amaçları için, rotamıza ulaşmak vaadi ile kandıran birisi ile.’’

Doğrusu yürekli kadındı. Öyle geçip karşıma kendini tıkır tıkır anlatmış, bir güzel yargılamış, kendisiyle hesaplaşmıştı. Kendisiyle hesaplaşmaktan hiçbir zaman kaçmayan bir kadındı o. Her şeye kendisinden başlayan bir kadındı. Hep bir amacı vardı onun, kimsenin bilmediği ama adamın sezebildiği bir amaç. Bir şeye uyanıp bir şeye yumardı gözlerini o.

‘’Biliyor musun sevgilim, bu sessiz halini hiç sevmiyorum.  Geçtin karşıma yine, sigaranın dumanlarını yüzüme üfleyip o küstah surat ifadenle gözlerime eğiliyorsun.  Bu halini sevmiyorum.  Aptalsın sen… Evet aptalsın. Bu kendinden emin tavırların, bu bakımlı hallerin, hiçbir sorunu yokmuş, bir şeyleri aşmış eğreti surat ifadeni sevmiyorum. ‘’

‘’Bize ne oldu ?’’ diye soruyor kadın. Adamın kafasında türlü tilkiler... Kadının pembe minik haplarının saatinin geldiğini düşünüyor saate gözü takıldığı an. Sahi, kadın neden o hapları kullanmak zorundaydı ki? Hiçbir fikri yok. Bu sefer iç sesini bastıramıyor.

‘’Bize hayat oldu.’’


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder