18 Mayıs 2012 Cuma

Araf: Sim'e


‘’ Neden herkese aynı davranamıyorum?’’

Birden fazla kişiliği olduğunu düşünüyordu. Üstelik bunlar gerçek miydi sahte miydi ayırt edemiyordu. Sırtına bindirilmiş ağır bir yük gibiydi bu durum. Sanki başka derdi yokmuş da tek derdi buymuş gibi hissediyordu. Peki gerçek olan hangisiydi? Ya da gerçek olan kişiliği daha oluşmamış mıydı? Evet, ara ara sadece ona ait olan gerçek bir kişiliğinin olmadığını düşünüyordu. Bazen bulduğunu düşünüyordu; ‘’Şimdi gidip onlarla ‘ben’ olarak konuşabilirim.’’  diyordu. Ama konuşma sırasında konuşanın yine o değil de ona dublaj yapan herhangi bir kişiliğinin olduğunu anlıyordu. Sanki o an karşısındaki kişiyi kaybetmemek için, o anı kurtarmak için oluşturduğu kişilikleri vardı. Karşısındakine o an orada ‘ben varım ve gerçeğim.’  demenin en kolay yolu buymuş gibi geliyordu. Ama odasına döndüğünde ortaya çıkan kişiliğinin onda yarattığı o kasvetli duyguyu yaşardı kendi içinde.

**

Kendini hiçbir yere ait hissetmemesinin sebebini de buna bağlıyordu. Hep bir geçicilik hissi yaşıyordu. Buna dayanamaz hale geliyordu çoğu zaman.‘’Binlerce ben, binlerce hiç kimse’’ Kokuları üstüne sinmiş binlerce hiç kimse.Nefeslerini her noktasında hissettiği binlerce hiç kimse. Terleyen ellerini tutan binlerce hiç kimse.Bu kimliksiz kişiliklerden kurtulup tekdüze hayatından sıyrılmak istiyordu. Hem yorucuydu içindeki bu hiç kimseleri taşımak. Kendini zirveye tırmanırken iki dağ arasına sıkışmış gibi hissediyordu. Çaresizce kurtarılmayı bekleyen…

**

Kimi gerçekten seviyor, kimden gerçekten nefret ediyor kendisi dahi bilemiyordu çoğu zaman. Kimin doğrularını savunuyordu? Kimin beyniyle düşünüyordu? Kimin kalbiyle aşık oluyordu? Kimin nefesiyle hayattaydı?

Kim olduğunu bilmediği birine korkunç bir özlem duyuyordu. Kendine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder